Türkiye. İnsanların hayatlarının çok da önemli olmadığı, para ve tüketimin hakimiyetini dehşete düşerek yüksek çözünürlükte izleyebileceğiniz bir ülke. Haliyle ekonomi ve sanayii gelişiminin de bu faktörlerden etkilenmesi normaldir.
Peki neden böyle bir durumdayız. Aslında sorunun cevabı çok net: "BENCİLLİK"
Sanayiye yön veren temel kişiler yatırımcılar yani patronlardır. Şu anda temel olarak Türkiyede montaj ve kaba sanayii bulunmakta. Yani üretilen bir makinanın hassas üretim isteyen bütün elemanları yurt dışından ithal edilmek zorunda. Ayrıca topraktan metal üretimi ise çok az seviyede. Yani ağır sanayii hamlesini gerçekleştirebilmiş değiliz. Bu noktada sorulması gereken soru "Peki neden sanayi gelişmiyor? Neden topraktan makina imalatına geçemiyoruz?"
Sorunun cevabını aslında hepimiz biliyoruz. Bunun sebebi dışı ülkeler değil kendimiziz. Kurumsal şirketlerden birinde çalışıyorsanız eğer şunu bilirsiniz. Patronla muhattap olmazsınız. Ancak ona resmi yollarla ulaşma imkanınız vardır. Ancak türkiyede durum tam tersidir. Patron ile işçi arasında resmi bir perde olmadan işler daha az maliyetle ve daha kısa zamanda halledilmeye çalışılır. "Sen bu işi hallet borçlarına destek olacağım." veya "İşi kısa zamanda bitirmezsen sen bilirsin sonunu." vaya "Kolonlara çok malzeme kullanmışsın. Kıs biraz. Çerçöp falan da gömersen az çimento gider." gibi tavırlarla patron olması gerekenden daha az malzeme kullanarak işi bitirmeye çalışmaktadır. Buna "gözünü para bürümek" denmektedir.
Sadece bu değil. Çalışan işçiler özellikle eğitimsiz kişilerden seçilmekte ve hakettiklerinin çok altında fiyatlarda çalıştırılmakta, insanlar monoton bir yaşam şekline sokulmaktadır. Gittikçe hayattan aldığı zevk azalan bu kişiler, çalışmayı sadece bir karın doyurma aracı şeklinde görmeye başlamaktadır. Dolayısı ile ortaya çıkan ürün düzensiz, karmaşık ve hatalı olmaktadır.
Ayrıca çin gibi bir ülkenin son 30 yılda üretime damgasınıda vurması ülkemiz üzerinde çok büyük etki göstermiştir. Bugün etrafınız da gördüğünüz çoğu elektronik alet biliyorsunuz çinden geliyor ülkemize.Çünkü türkiyede aynı ürünü üretmek neredeyse iki katı fiyatına denk geliyor.Bu konuda yerli üretime önemli bir darbedir. Bu arada üzreinde P.R.C (People’s Republic of China) yazan ürünlerde çin malıdır.
Şimdi aklıma gelen ise ülkemizde AR-GE (Araştırma - Geliştirme) ve innovasyon çalışmalarına önem verilmemesi. Eğer bir ürün tasarlıyorsanız kullanıma sunmadan önce en ucuz, en kaliteli, en estetik ve en kullanışlı olarak nasıl üretileceğine kara vermelisiniz ve üretim aşamasından sonra son kullanım testleri yapmalısınız. Bu duruma kısaca AR-GE denmektedir. Bu çalışma biraz maliyetli bir çalışmadır. Ancak projenin sağlıklı ilerlemesi açısından hayati önem taşımaktadır. Zaten AR-GE olmadan yapılan çoğu yatırım AR-GE yapılarak gerçekleştirilen yatırımlardan zamanla daha fazla maliyetli olur. Aradaki fark AR-GE'nin ilk yatırım maliyetinin olmasıdır.
Peki dış ülkelerin üzerimizde oynadığı oyunlar? Evet var. Ancak düşüncem bunun günümüzde minimum seviyede olduğudur. Sebebim ise artık bizi engellemelerine gerek kalmadığına inandığım içindir. Zaten onlar insanımızı tüketim çılgını tembeller (elindeki telefonla gece gündüz mesajla adeta kitap yazan gençlik!!!) haline getirdiği için artık yapacaklarımız engellemelerine de gerek kalmıyor. İşin kısası iş aslında bizde bitiyor.
Bu konu hakkında söylenecek daha onlarca durum mevcut ancak, şu anda görünen temel sebepler bunlardır. İster katılın ister katılmayın ama bunu herkes biliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder